12 Ağustos 2010 Perşembe

yeni bir gün doğdu; merhaba..

sevgili günlük;

sabah istemiye istemiye kalktım gene..çünki pazartesi sendromu bir yana birde dükkanda yapılacak işlerin olduğunu bilmem benim buhranlara girmeme yetiyordu..sabahın en nahoş vaktinde bizim metro durağına ulaşmanın tek yolu olan o dik yokuşu aşmanın hayatta birşeyleri başarmakla eşdeğer olduğunu ve o bayırı sınırlı sayıda insanın aşabildiğini de ayrıca belirtmek isterim..o bayırı aşabilen insanlarında hayatta bedavacı olmadıklarının da bir göstergesidir bence..çünki o insanlık suçu yokuşu; gözü yaşlı analarına, süt kokan bebelerine bakabilmek onların ihtiyaçlarını karşılamak adına bir engel olarak görmüyorlardı..

neyse dükkana geldim tıpkı tehayül ettiğim gibi bi ortam vardı..bizim dükkanın katında kim varsa bizim dükkanda idi..içeri girdim; güllüoğlu'ndan aldığım talaş böreklerini ve büyük boy çayımı iç ettim... patronun kardeşinin bana kartelalar (kumaş numuneleri) yapılacak dediğinde saat 10 felandı..kartela yapmayı bıraktığım saat ise 17:30..arada bi 15 dk yemek arasını saymazsan 7 saatten fazla ayakta kumaş numunesi hazırladım..şuan bile hala gözümün önünden kumaş parçaları geçiyor..iş yerinden aceleye bi yere uğranması gerektiğinden çıktık..arabayı süleymaniyede bi otoparka bırakmışlardı..eminönünden süleymaniyeye çıkmanın hele o yorgunluğun üzerine gavur azabından beter olduğunu belirtmek isterim..orda şark handan incik boncuk alanlar bilir ne menem bi bayıra sahip olduğunun..süleymaniyeye çıkarken keşmekeş halinde arabaların çıkmaya çalışmaları ve turistlerin ellerinde haritalarla gezdiğini görmek enteresan bişi değildir ama ellerinde kurşun kalem süleymaniye camii'nin resmini çizen turist güruhu hakkaten enteresandı..kimi caminin avlusundaki bahçeden kimisi caminin dibindeki meşhur kuru fasulyecilerin önünden açılamışlardı süleymaniyeyi..yanlarından umursamadan geçtim..

arabaya nasıl bindiğimi koltuğa nasıl bi sevgiyle yaklaştığımı hatırlamıyorum ama içimden bi ohhhh çektiğimi çok net bir şekilde hatırlıyorum..ufak göz kapamalarımın arasında camdan dışarıda enteresan şeylerde görüyordum..zabıtalar pilav satan el arabalarına el koyuyordu..bazıları direnmiş bu direnişte etrafa pilav dağılmıştı..kimilerini kamyonet arkasına yüklemişlerdi..gözlerim tekrar kapandı..

açıldığında kadir has üniversitesinin önündeydik..tam karşısında üniversiteye ait halı sahada üzerinde fener ve cimbom forması olan iki kişi, topla salakça hareketler yapan formasının hangi takıma ait olduğu belli olmayan bir kişi daha ve bunların yanında ne işin var kızım senin orda der gibi duran elinde fotoğraf makinası ile bir kişi daha vardı.. sanırım üniversitede futbol kardeşliği gibi bi çalışma için çekim yapıyorlardı..trübünde hesapta yan yana fenerli ve cimbomlu varmış gibi balık ağızlı kamera ile çekip yutturacaklardı millete..yuhh dedim kapattım gözlerimi açtığımda çoktan gelmiştik..iyi akşamlar deyip indim arabadan..eve doğru yol aldım..hani yannışlıkla bi yere otursam bi daha kalkamama korkusu da vardı içimde..bu korkumu yenmek içinde bi müddet mahallede takıldım..

pazartesi günleri alt sokakta pazar kurulur..pazara doğru baktım..yoq abi dedim bitmiş bu memlekette güzel kız olayı..sanki moda olmuştu kilolu olmak kızlar arasında..içim dışım kalkmıştı..hüngür hüngür ağlayarak vede koşa koşa eve gittim..yok lan yalan söyledim..nasıl koşacam zaten yorgunluktan geberiyorum..geldim eve açtım pc yi bu günü unutmamak için bedenimdeki son gücü kullanarak tarihe not düştüm..

bakalım yarın neler olacak..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder