29 Ağustos 2016 Pazartesi

bi karar verin.!

geçen gün sosyal medyaya yansıyan yeni bir taciz olayının detaylarını öğrenmiş bulunduk.. olay kısaca şöyle.. migros sanal marketten sipariş veren bir kadın evine siparişi getiren eleman tarafından facebook'tan eklenmek istenmiş.. kadın birey doğal olarak ve ülkede daha önce yaşananların da etkisi ile tedirgin olmuş ve olayı sosyal medya üzerinden kitlelere ulaştırmış.. herhangi bir sıkıntı yok gibi.. ama muazzam bir sıkıntı var ortada.. evet yaşanan bir taciz kabak gibi hemde.. ama bunları söyleyenlerin hayat görüşleri üzerinden olaylara bakışınız, birine yobaz bir bakış diyerek sahiplenirken diğerine olamaz böyle birşey diyerek nefret kusmanız kafa karıştırıcı.. 

ne yazık ki hafızam kuvvetlidir benim.. daha önce yazdıklarınızı dün gibi hatırlarım mesela.. şimdi yaşanan olaya farklı daha doğru ifade ile sizin sevmediğiniz açıdan bakalım.. sosyal medyanın her mecrasından biscolata erkeklerine güzellemeler yapan ben miydim? sipariş getiren eleman şöyle yakışıklı olsun diye tivitler atan, sipariş getiren erkeklerin ne kadar yakışıklı olduklarını yazan ben miydim? bu sorular böyle uzar gider sıkıntı sizin şaka için yazıklarınızın herkese ulaşıyor olmasında.. evlere sipariş götüren her insan iyi niyetli değil ne yazık ki.. içlerinde aşağılık insanlar da var.. bu aşağılık insanlar yazılanları okuyor ve evlerine sipariş isteyen her kadının bir fantezi yaşadığını kendisinin de çok karizmatik olduğunu düşünüyor.. sonra böyle iğrenç şeyler yaşanıyor.. hadise iğrenç ama bunu yazan islami görüşten biri olunca birden yobaz oluyor.. "seviyorsan git konuş bence"ler havalarda uçuşuyor, izmir'de hoşlandığı insana gidip rahat rahat ondan hoşlanıldığının rahatça söylenildiği güzellemeler yapılıyor ve büyük bir kapı aralanmış oluyor.. ve insan istemeden şunu soruyor soru olarak.. gelen eleman kıvanç tatlıtuğ yakışıklılığında olsaydı acaba yine bir rahatsızlık olur muydu? bir çoğunun bu soruya "tabiki olurdu ne diyorsun sen be gerizekalı şey" dediğini duyar gibiyim ama ortaya kocaman harflerle "YARRAK OLURDU" yazmak istiyorum.. 

birbirinizi her olayda kandırmanızdan, kastığınız duyardan sıkılmadınız mı? başına olay gelen kişi tanıdığınız bir arkadaşınız olunca neden dimağınızın üstüne kocaman bir örtü örtüyorsunuz? yaşanan hadisenin yanlış olduğunda hem fikiriz.. sıkıntının sipariş getiren elemanın ruh hastası olup olmadığının bilinmediğinden yaşanan bir tedirginlik olduğunun da farkındayım ama bir insanı her hangi bir eylem yapmadan bu şekilde linç etmek ne kadar doğru onu da anlayabilmiş değilim.. sıkıntı yaşayan kadın birey hesabını ağır şeyler yazanlar yüzünden kitlediği için öncesinde bir şikayet yapılmış mı bilemiyorum okuyamadım.. ancak yapılması gereken şirket aranarak yaşanan hadise anlatılmalı elemanın uyarılması, böyle bir olaydan kadın bireyin rahatsız olduğu elemana bildirilmeliydi.. böyle bir yaygara elbet koparılsın ama çıkar yol bulunmadığında.. sipariş getiren her eleman potansiyel sapık olarak algındıktan sonra değil.. bir şairin de dediği gibi "ama'dan önce söylediklerinizin bir önemi yoktur"

içinde bulunduğunuz sosyal medya iyi etkileşim getiriyor farkındayım ama şiddete polise nefret kusarken sonra behzat ç'ye çıldırmanız komik duruyor bunu da belirtmeden geçmeyeyim de niye bu kadar tezatlıklar yaşanıyor belki biraz durur düşünürsünüz!

14 Mart 2016 Pazartesi

Yasin Börü'yü Neden Sevmediniz?

İnternet üzerinden insanlarla diyalog kurmam, onların yazıları üzerinden karakter analizleri yapmam üniversite yıllarıma dayanır.. miRc vardı o zamanlar girerdik zurna kanalına "admin isinla" yazar bu parola sayesinde özel kanallara dahil olur muhabbetin dibine vururduk.. sonra msn, derken facebook, en sonunda da twitter girdi hayatımıza.. miRc'ın tadını unutamayanlar için twitter bulunmaz bir nimet olmuştu.. zira aynı miRc'ta ki gibi sahte bir nick ile kendinize sahte bir kişilik edinebiliyor, akraba ve tanıdıklara yakalanmadan doyasıya yazabiliyordunuz artık.. bunları niye anlatıyorum diye soran olur mu bilmem ama soranlar için yanıtlayayım.. çok farklı karakterleri tanıdım ben bu gizli kişilikler sayesinde.. her olaya kafasına göre duyar kasan ama her duyarda da önce insanlık naraları atan yavşaklar mesela tanıdıklarım içinde en ilginç olanlardı.. bunlar sosyal mecralarda kimin haklı kimin haksız olduğuna kanaat getiren, karar veren, yargılayan, kafasına göre linç eden zümreydi.. bu insanların ortak özelliklerinin en belirgini de bu ülke insanının kimlik üzerinde din ibaresinde yazan islama karşı olmalarıydı.. kimlik üzerinde yazmasına dahi tahammülü olmayanların popülerliği kullanarak sosyal mecralarda içini boşalttıkları gençler ile goygoyun dibine vurdukları ve tatmin oldukları yazılarını dünya gerçeği sanmaları zaten her seçimde suratlarına şırrrrrak diye çarpılıyordu.. benim asıl canımı sıkan bunlar değil elbet, Necip Fazıl'ın da dediği gibi "ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın; gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın" dediği gibi onlar olmazsa olmazlar.. mutlaka olacaklar ki biz de diri bir şekilde karşılarında durabilelim.. beni yıkan tanıdım dediğim, bildim dediğim, aynı hüzne gözyaşı akıtıp aynı sevince kahkaha attığım, kardeşim dediğim insanların bu popülerliğin şatafatına katılmaları.. Ankara'da patlayan bombalar sonrası "sizin dininiz batsın, iktidarınız batsın, başkanlığınız batsın" diyen ne idüğü belirsiz bi adamın kim olduğunu sorgulayan birilerine karşı olup kocaman harflerle BENİM! yazmalarıydı canımı acıtan.. 

her ölüm acıtır.. her ölüm ardında kor alevler bırakır.. her ölüm ardında bıraktıklarını mahveder, yaralar, yakar.. ama her ölüm unutulur aileden değilseniz eğer.. ailesinden olmayıp hiç unutmadığınız ölümlere yaklaşımınız o kadar güzel ki insan kıskanmadan edemiyor.. peki Yasin Börü'yü neden hatırlamadınız hiç? Diyarbakır'lı diye mi sevmediniz Yasin'i? oysa siz Diyarbakır'lıları çok severdiniz? babası sakallı diye mi? oysa sizin hacı dedeleriniz de sakallı değil miydi? annesi kapalı diye mi sevmediniz? oysa sizin de ailenizde kapalı olanlar yok muydu? yoksa ismi Kur'an-ı Kerim'de geçiyor diye mi sevmediniz? oysa sizin zenci arkadaşlarınız bile yok muydu? Yasin Börü'yü 16 yaşında namaz kılan beyni yıkanmış bir çocuk olduğu için mi sevmediniz? siz değil miydiniz her cuma cami şakaları yapanlar? kurban eti dağıttığı için hayvan sevginiz kabardığından bu vahşete tahammül edemediğimizden mi sevmediniz Yasin'i? ee arkadaş siz değil miydiniz steakhouse'çunun en kralından çekin yapanlar? Yasin Börü dövülüp, bıçaklanıp, sonra 3. kattan aşşağı atılıp, yetmeyip üzerinden arabayla geçilip, yine yetmeyip üzerine molotof atıldığı için mi sevmediniz? hani ezilen halklar için hiç susturmadığınız diliniz? dilinizdekini yazıya döktüğünüz paylaşımlarınız? hani neredeler? 

bunca zaman belki biri yazar diye bekledim.. o bahsettiğim güruhdan değil be onlar zaten yazmaz, ben benim içimi acıtan kardeşim dediğim adamlardan bahsediyorum.. onları dine sövülen ortamlarda görüyorum, sesleri içlerine kaçmış gibiler.. bazısı ses çıkarıyor ama bir bakıyor takipçisi gidiyor döndürüyor kalbini hemen.. o sevmediği adamlarla bir oluyor beraber oluyor.. dini değerlerine sahip çıkanlar yobaz oluyor birden gözünde, gerçek İslam bu/bu değil şaklabanlığına kapılıyor.. ömrü secde görmemiş adamların din söylemi ile birleşiyor.. Allah'a inanmıyorum diyen adamın sözlerine ooo çok mantıklı diyebiliyor.. yapma arkadaş etme arkadaş ölüm diye kocaman bir gerçek var.. hadi onlar inat etti inanmadı sana ne oluyor sen kendine gel bari! biliyorum boş bir vaveyla benimkisi.. içinde bulunduğun cenneti terkedip cehenneme gelecek değilsin tabiki.. popülerlik pohpohlanma ne güzel şeyler oysa.. Allah sevmese de olur takipçilerin sevse olur değil mi? ne diyeyim Allah çarşını pazar etsin.. umarım yanılan sen değil benimdir de Allah tez vakitte bana akıl fikir verir.!

Yasin Börü'yü neden sevmediniz bilmiyorum ama inşallah beni de o sebeplerden sevmezsiniz..


22 Şubat 2016 Pazartesi

aynaya bakmamak!

günlerdir sosyal medyada tecavüze uğramış bir genç kızın bu utanca dayanamayıp intihar etmesi sonucu yazılanları okuyorum.. yazılanların nerdeyse tamamı sonuca odaklanmış böyle bir şeyin nasıl olduğunu sorgular nitelikteydi.. mikro saniyeler sonra da bu sorguya kendi iç dünyaları ve dünya görüşleri ile cevaplar veriyor kendileri dışında herkesi suçluyorlardı.. bu sonucun oluşmasını sorgulayanların dahi suçladıkları birşeyler vardı.. yanı başlarında cereyan eden olaylara bu kadar kör olmaları mıydı cehaletleri yoksa kendileri de öyle olduklarından dolayı olası bir suçlamayı bertaraf etmek için bir kurguyu mu yaşıyorlardı açıkçası emin değilim.. yazının bundan sonrası için terbiyemi koruyamayacağım için okumaya devam edenlere şimdiden özür dilerim..

sosyal medyada duyar kasanların hiç birinin yazdıklarına inanmıyorum.. zira yazanların ya kendileri yada çok yakın arkadaşları bu olayın zaten bir şekilde müsebbibi.. nasıl mı? başlıyoruz.. bulduğu her deliğe girmek için yapmadığı yavşaklık kalmayanların kadınlara karşı duyarlı olması falan kocaman bir yalan da ondan.. aslında bu işin daha da derinlerine inmek lazım mevzuyu daha iyi anlayabilmek için.. içinde bulunduğumuz toplumun yapısı -elit yada avam tabaka olması durumu değiştirmiyor- seks hikayelerini uluorta bir övünç meselesi gibi anlatanlarla dolu.. bir abinin çok sevdiğim lafında dediği gibi "deli ünlü birisi ise renkli bir kişiliği var oluyor" arif olana uzatmaya gerek yok ama ne yazık ki toplumumuz okumuşu da dahil olmak üzere gerizekalılardan oluştuğu için tıpkı bir mala anlatır gibi teker teker anlatıcam.. evet dediğimiz gibi seks hayatının anlatılması şu kadar kadınla birlikte oldum demeler falan övünülecek birşeydir erkekler için.. hatta milli olmak diye de bir tabir vardır bilen bilir bilmeyen de bi zahmet öğrensin onu da anlatmayalım.. bu seks hayatını ballandıra ballandıra anlatanlar dinleyenlere taktik bile verirler işte şu kız modeli şöyle motordur bu kız modeli böyle bilmem nedir diye.. bunların üzerine bir de porno filmlerde istediğine anında ulaşılması bazı insanlarda ne yazık ki gördüğü her kadına kolay bir şekilde ulaşabileceğini sanması ile son bulur.. benim cinsel aletim şu kadar büyük bu kadar uzun demeler defalarca kez ereksiyon olabildiğini iddia etmeler erkekler arasında konuşulan sıradan şeyler artık.. ulan hepsini siktir et bu hikayelerin yazılıp yayınlandığı gazete köşesi var bu ülkede.. her kahvede bulunan bu gazeteleri okuyan biraz da cahil insanları düşünmeye çabalayın.. olay vuku bulduktan sonra nefret kusmak bişeyler anlatmak nerden bakarsanız bakın yavşaklığın dik alalığıdır.. mesele bu olayların bu şekilde sonuçlanmasına giden yolları tıkamaktır.. buna çözüm olarak da entellerimizin bulduğu çözümler ise üç yaşında çocuğun söyleyeceği şeylerden ibaret ne yazık ki.. kendini düzeltmeyi bırakıp başkalarını düzeltmek için adeta çırpınanları gördükçe bi adım dahi öteye gidemeyeceğimizi görmek de kahinlik değil ne yazık ki.. tecavüz bir ülke değil dünya gerçeğidir.. aptal aptal yazan konuşanların ütopik hayallerinin olduğu bir dünya ülkesi yok, hiçbir zaman da olmadı asla da olmayacak.. büyük bir bokun içinde yaşayanların insanları suçladığı eleştirdiği beğenmediği bir ülkede yaşıyoruz.. lütfen şöyle bir başımızı kaldırıp sağımıza solumuza bakalım.. bi yerden atlarken kıçındaki kapak şeklindeki kuyruğu kalkınca ona götü gözüktü diye gülen keçi gibi olduğumuzu götümüzün hep açıkta olduğunu unutmayalım.. birbirimizin ayıplarını aramak için bu kadar gayret ederken kendi ayıplarımızın farkına varalım.. varalım ki bilmediğimiz tanımadığımız insanlar için genelleyici yorumlardan kaçınalım.. 

bunları yaptığınızda belki hoşaf soğuttunuz insanlar sizi çok güzel biri olarak görüyor olabilir ama benim baktığım pencereden dev bir gerizekalı gibi gözüküyorsunuz.. son bir sözüm de yaşanan her utanç verici hadiseden sonra ortaya çıkıp erkekliğinden iğrendiğini yazanlara; o heryere sokmaktan büyük bir keyif aldığınız cinsel organlarınızı kesip kendi bedeninizde bulunan müsait yerlere yerleştirin.. yerleştirin ki siz ve sizin gibilerin oluşturduğu bu ortam biraz rahat nefes alsın.!