29 Mayıs 2013 Çarşamba

farkındayım..

çok uzun zamandır sizler gibi düşünemiyorum.. sizler gibi bakabilmeyi görebilmeyi istediğim çok oldu.. çünkü herkesten farklı bakabilmek, farklı şeyleri görebilmek bir lanet.. ve bu lanet hayatınız boyunca sizi takip eder.. 

taksim gezi parkının yıkılacağını, nefes almanın betonarme yığınları arasında daha da zor hale geldiği Beyoğlu'nda ağaçların kesilip yerine avm yapılacağını öğrendiğimde içim cız etti.. çünkü biz "kıyametin koptuğunu görseniz dahi elinizdeki fidanı dikin" diyen bir peygamberden, "ormanımdan bir ağaç kesenin boynunu keserim" diyen bir padişahdan, ağaca zarar vermemek için köşkünün 4 mt kaydırılmasını emreden bir devlet adamından beslenen bir milletiz.. zaten her yanı avm'lerle çevrili İstanbul'un yeni bir avm'ye ne kadar ihtiyacı var diye herkesin herkese sorular sorduğunun farkındayım.. bu soruları soranların ağaçlardan sıkıldığı için memleketlerini terkedip İstanbul'a göç ettiklerinin de farkındayım.. bu göç eden insanların daha fazla şehirli olabilmek için bahçeli evlerini yıktırıp yerine apartman diktirerek hem apartman hayatı yaşadığının hemde kira geliri beklentisi içine girdiklerinin de farkındayım.. apartmanlarda yaşayan insanların kapılarının önündeki ağaçların yaprakları sonbaharda balkonlarına düşüyor, ağacın dalları rüzgarla camlarına çarpıp camlarını, perdelerini kirletiyor diye o ağaçları kestirdiklerinin de farkındayım.. 

dünya düzeni şuan arz talep sistemi üzerine inşa ediliyor ve buna da en çok siz alet oluyorsunuz.. avm'leri hınca hınç doldurmanız, alış veriş kuyruklarında saatlerce beklemeniz, yemek salonlarında yer boşalsın diye kalabalıklar oluşturmanız yeni yeni avm'leri açmak için yetkililerin iştahını kabartıyor.. en güzel check-inlerinizi, en eğlendiğiniz mekanları şöyle bir gözünüzün önüne getirin.. o çok sevdiğiniz yerlerin tek bir metre karesi için bir tane ağaç kesilmediğini, yeşil alanın talan edilmediğini ispat edin ben eşşek gibi her platformda anırmaya razıyım.. ağaçlar kesiliyor yeşil alanlarımız yok ediliyor argümanlarınız da o kadar eksik ki ufak bir araştırma ile İstanbul'un en yeşil zamanında bulunduğunuzu ve buna da o hiç sevmediğiniz insanlar sayesinde kavuştuğunuzu bilmenizi isterim.. İstinye Park avm'sinden, Kanyon Avm'sinden çıkmayan arkadaşlar, İstanbul'da adım atılması dahi hem maddi hem manevi olarak insanları sıkıntıya sokan parkları bahçeleri koruları bi zahmet edip dolaşsınlar.. hassiktir dediğinizi de duyar gibiyim ama ben kimseyi savunmuyorum sadece sizleri suçluyorum.. en sevdiğiniz mekanlar için kaç tane ağaç kesildi acaba diye kendinize hiç sorular sordunuz mu? peki güneydoğu da arkasında teröristler saklanıyor safsatası ile kesilen yakılan ağaçlar için neredeydiniz? dünyanın en kolay işi başkalarını suçlayıp kendini o işten sıyırdığını sanmaktır.. hayır beyim, hayır paşam, hayır arkadaşım sen bu işte en çok suçlu olanlardansın.. sonra vicdanını rahatlatmak için eylemlere katılıp polisten biber gazı yiyince masumiyetin kutsanmıyor.. sosyal medya duyarlısı ünlülerimizin asla ve asla gitmediği mekanları savunması, orası yıkılıp yerine avrupai bir tesis yapıldığında da içinden çıkmaması sonra da o ünlüleri görebilmek için fakir halkın oralara hücum etmesi yalnız ve yalnız bizim ülkemize has bir durumdur.. 

taksim gezi parkı yıkılmamalı, üçüncü sınıf işletmelerdeki saygısız kaba saba insanların eline terk edilmemeli, sosyal medyada cayır cayır savunup sokakta suratına dahi bakmadığınız evsizlerin mekanı haline gelmemeli.. avm'ler şehrin göbeğine değil de şehrin dışına doğru yapılmalı (ki eğer yapılması şartsa) insanların doğal yaşam alanları ellerinden alınmamalıdır.. 

yazıma İmam-î Şâfii Hz'lerinin bir sözü ile son veriyorum.. 

"sabah sabah insanını denedim dünyanın, cimriliklerle dolu deriler yürüyordu; sonra kanaat kınından bir kılıç çektim ve keskin tarafıyla onlardan ümitlerimi kestim"


16 Mayıs 2013 Perşembe

başkalaşım..

arrow dizisini izleyenler bilir.. açılışında "ben oliver queen bla bla babam bana bi liste verdi bla bla şehrimi mahfedenlerle savaşmam gerekiyordu bla bla savaşmak için de bir şeye dönüşmem gerekiyordu bla bla" öldürücü cümleyi sanırım herkes gibi sizde kaçırdınız.. bir şeye dönüşmem gerekiyordu! hayatın bütünü bir savaştan ibaret ve siz ayakta durabilmek için asla kendiniz olarak savaşmazsınız.. taa çocukluğunuzda bile oyunlar oynarken birilerine dönüşme özlemi içindeydiniz.. top oynarken şifo mehmetler, sarı fırtına metinler, şeytan rıdvanlar vs vs hangimiz olmadık ki.. e. e. cummings şöyle der "seni diğerlerinden farksızlaştırmaya gece gündüz çalışılan bir dünyada kendin olarak kalabilmek dünyanın en zor savaşını vermektir; ve bu savaş başladı mı artık hiç bitmez" 

aristo'nun da dediği gibi "iyi olmak kolaydır zor olan adil olmaktır" acaba insanları iki yüzlülükle suçlarken ne kadar masumuz yada ne kadar iki yüzlü değiliz önce bi buna karar verelim.. hayatınızın bütün bir zamanında aileniz tarafından hep başkalarının çocuklarıyla kıyaslanmadınız mı? onlar gibi olmaya zorlanmadınız mı? hayır dediğinizi duyar gibiyim içiniz isyan ederken.. sırf ünlüler giyiyor diye yada sokakta alelade birisinde gördüğünüz ve üstüne çok yakışmış kıyafeti beğendiğiniz için gidip yakışmasa da almadınız mı? tüm hayatınız bir başkasına benzeme üzerine kurulu maalesef.. 

bu başkasına benzeme mevzusunun da en büyük sorumlusu yine biziz.. sanal olan sahte olan şeylere olan tutkumuz ve inancımız o kadar güçlü ki, arkadaşlarımızı bile başkalarına benzemeye çalışan, onlar gibi yaşayan, onlar gibi konuşan insanlardan seçmeye çalışıyoruz.. yerleşim olmayan yerlerde sürekli takılan insanların aslında nerelerde yaşadığı hakkında ne merakımız ne de isteğimiz var.. bizim için önemli olan bulunduğu yer sadece.. bir çoğunun entellikten ve marjinallikten anladığı kimsenin bilmediği, aslında kimsenin dinlemediği fransızca şarkılar paylaşmak.. varoş bir semtin kenar mahalle semtindeki bir konfeksiyon atölyesinde çalınan arabesk şarkı sempatizanı olmakla suçlanmaktan korktuğunuz içinde asla bu paylaşımlara bok gibiymiş diyemeyeceksiniz.. 

insanları sanal karakterlere dönüştürmek, onları hayal ettiğiniz gibi birine çevirmek için çırpınıp sonra gerçeklerle yüzleştiğiniz de aaaaa diye tepki vermeniz hiç samimi değil.. evet sizin de siyahi arkadaşlarınız var ama asla sakat, kör, dilsiz, işitme engelli yada vücudunun herhangi bir kısmı sorunlu arkadaşınız yok.. mecburiyetlerden oluşan, akrabalıktan kaynaklanan durumları da kendinize yok lan ben öyle değilim gibi salaklıklarla yutturmaya çalışmayın.. her zaman en popüler kız yada erkeklerle arkadaşlık kurma hayali için yanıp tutuştunuz.. bu yüzden de bir çok insan kendinden başka bir insana dönüştü.. derdini anlatabilmek, arkadaşlıklar kurabilmek, sizler tarafından sevilebilmek için.. bu kadar şeyi yazdıktan sonra umarım anlattığım kişilerin sahte kimliklerle insanları kandırıp onları maddi ve manevi zarara uğratan kişiler olmadığını idrak etmişsinizdir.. anlattığım kişiler sizlerin ego kumkumanızda kendine yer bulmaya çalışan insanlar.. 

kimseyi başka birine dönüştüğü için suçlamayın; insanları başka birine dönüştürdüğünüz için kendinizi suçlayın..


13 Mayıs 2013 Pazartesi

o kadar mutluyum ki; her an cinayet işleyebilirim

öyle güzel başlamıştı ki herşey.. etraf annelere adanmış sevgi mesajlarıyla kaplanmıştı, kötü olan bir şeyin kendine yer bulması neredeyse imkansızdı.. neden olmasın ki anneler günüydü bugün.. annesi olmayanların yüreklerine el bombası bırakırcasına kapitalizm kurbanı mesajlar, hediyeler falan da vardı halbuki.. buna rağmen kimse neşesinden, mutluluğundan ödün vermedi.. hem akşam derbi maçı vardı Fenerbahçe ile Galatasaray'ın.. resital gibi bir gündü adeta.. annelerin elleri öpülüp hayır duaları alındıktan sonra akşam da maç izlenecekti.. en yakın arkadaşlara en laf sokan kelimelerle takılınacaktı..

gün tam da tasarlandığı gibi başladı.. hem şampiyon belliydi çok olay çıkmaz diye düşündü herkes.. haftalar önce Fenerbahçe şampiyon Galatasaray'ı alkışlayacak mı acaba gerginliğine rağmen kimse anne sevgisinden yumuşacık olmuş kalplerden kötü birşeyler beklemiyordu.. 

maç başladı goller geldi peşi sıra.. ondan sonra ne olduysa oldu ve sabahdan beri anne sevgisi üzerine methiyeler düzen herkes dünyada bir insanı karşılıksız seven tek varlığa sövmeye başladılar.. gözleri hırs ve egodan kör olmuş futbolcular iyice tahrik ettiler kendilerine şuurlarını yitirmişcesine sevdalı insanları.. şampiyonluğunu bir hafta önce kutlamış Galatasaray'lı futbolcular Fenerbahçe'nin galibiyetine rağmen ve trübünlerin tepki vereceğini bile bile umursamadan deliler gibi eğlendiler stadın ortasında.. yetmedi Fenerbahçe'nin stadının soyunma odasına orta parmağı havada el figürü çizip şampiyon geldik şampiyon gidiyoruz yazdılar bütün futbolcuların imzası eşliğinde.. internet çağında bunun dilden dile ulaşması da zor olmadı.. ve çığırından çıkan herkes daha da alevlenen bir yangın yaktı yüreklerinde.. 

Fenerbahçe galip Galatasaray şampiyon olmuştu.. yani herkes mutluydu.. herkes kendisine göre eğleniyordu.. o esnada insanlığını vestiyerde unutan biri 19 yaşında bir çocuğu umutlarından, anneler gününde bir anneyi de evladından ayırdı.. söz bitti, yazı uçtu, zaman durdu haberi alan herkes için.. buna rağmen bi sebebi vardırcılar, ohh olsuncular da peydahlandı ortalıklarda.. bir gün önce Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde patlayan bombayla ölenler (resmi kaynaklara göre 43 gayri resmi  kaynaklara göre 177 kişi) için kenetlenen o insanlar yine taraflarına geçip birbirlerine sövmeye başladılar.. 

ne olmuştu bize herkes anlamaya çalışıyordu.. nasıl bu hale geldiğimiz hakkında binbir türlü şeyler yazıldı.. Fb, Gs ve Bjk'ta top oynadığı halde aynı evde oturan futbolculardan, bir Trabzonspor maçı sonrası şampiyon olduğu halde dönerken aynı uçakta Ts'lu futbolcular var diye futbolcularının sevinmesine müsaade etmeyen Süleyman Seba gibi başkanlardan, stadı yarı yarıya doldurup ekmeğini suyunu hiç tanımadığı insanlarla paylaşan taraftarlardan nasıl bu hale geldiğimizi sorguladı herkes.. bulunan hiçbir sebep, otobüs durağında bi başına oturan Beşiktaş formalı Mühendis Oktay'ın da, Edirnekapı'da metrobüsten indikten sonra üzerinde Fenerbahçe forması var diye kalbinden bıçaklanıp öldürülen 19 yaşındaki Burak Yıldırım'ın da katledilmesine anlam yükleyemedi.. belki şöyle şöyle olmuştur diye senaryolar üretilmesi bile aklı mantığı şuuru henüz kaybolmamış milyonlarca farklı takıma gönül vermiş futbolseveri tatmin etmedi.. 

mutlu olmaya korkuyorum artık.. insanların mutluluktan cinayet işlemesine sebep olabilecek her sebebi düşünüp, mutlu olmak balmumundan yapılmış kanatlarla güneşe kanat çırpmak gibi bişey diyerek mutluluğu sizlere bırakıyorum.. çünkü ben asla sevinçten çıldırıp birinin gözlerinin içine bakarak kalbine bıçak saplayamam.. 

bu kadar söze rağmen insanların gördüğü tek şey; sevdiklerimizin kesin haklı, sevmediklerimizin kesin suçlu olduğudur..

hayata da size de elveda..