17 Ocak 2011 Pazartesi

yanlızca yalnız

en büyük kalabalıktır aslında yalnızlık.. gözünü kapatmak bile gereksizdir yanında görmek istediklerin için.. durur bomboş bir duvara bakarsın öylece.. sonra o duvar kardeşlerini yanına alıp seni dövmeye gelircesine üstüne üstüne gelir en çaresiz olduğun zamanda dört bi yandan.. ve gözlerini dahi kapatmadan oluşturduğun o dostlar da seni terkeder gözlerin kapalıyken seni terkedenler gibi.. tek başınasındır artık.. yanlızca yalnızsındır..

hergün binlerce kişilik kalabalığın arasına, denize dalan bir dalgıç gibi dalar ve oksijen tüpün tam bitmek üzereyken acil kimsesizlik odasına sığınırsın.. ve doyasıya içine çekersin dışındaki yalnızlığı.. aldığın her nefeste ham maddesi yalnızlık olan bir sonsuzluk vardır.. verdiğin her nefesteyse içindeki tüm ümitler ve hayalleri solursun dışına.. tanımayı en çok istediğin insanların seni yalnızlığa en çok sürükleyenler olması da; iyi ki varsın diyenlerin hayatından ilk çıkanlar olması da tesadüf değildir..

sana dair cümlelerim böyle bir yalnızlıkta tükendi sevdiğim.. baktığımda kaybolduğum sen artık bakmadan da kaybettiriyordun beni yollarını en iyi bildiğim hayal kırıklığının en kalabalık caddelerinde.. yolumun karanlığa saplanan noktalarında beni bekleyen ışığı yakalarım umuduyla amaçsızladığım çarelerim de tükeniyordu artık.. ellerin bi başka nasırlı ellerde terliyordu.. ben ellerim terlemesin diye hiç tutmamıştım ellerini oysa.. ne zaman dost ağızlarda sana dair cümleler ıslatsam, önce damağım kururdu sonra boğazım tıkanırdı.. en son da ben tıkanırdım.. bu sefer unuttum lan diyerek seni herseferinde bir kez daha hatırlamanın tarifi imkansız yavşaklığını tadıyordum hiç durmadan.. sen de belki beni düşünüyordun ama sen dünyada tanıdığım en düşüncesiz insandın onda bile kim bilir nasıl bi düşünce hali içinde olacaktın.. küçük iskender'in de dediği gibi aslında ''sen dünyada annesi orospu olmayan tek orospu çocuğuydun..''

her yalnızın bir yoğurt yiyişi vardır.. bi de kalan yoğurda su katıp ayran yapma sevdası.. ben yalnızlığımı ne zaman sulandırsam muhakkak gözlerim de bedenimi sulandırıyordu.. yüzüm gözüm ıpıslık hayatımın en boktan melodisini çalmaya da çalışıyordum.. onu da beceremiyordum lan.. sanmayın sakın onda yeteneğim var.. benim en büyük yeteneğim yalnızlığımdı.. kalabalıklar arasında bi başına kaldığımda anladım bunu.. oğlum dedim kendi kendime sanki bi başkası dinliyormuş da amk ya neyse.. oğlum dedim sen kalabalıklar arasında tek tabanca böleysen tamamen yalnız kalsan kimseler tutamaz dedim seni.. seni yıldızlar bile tutamaz.. bu akşamda ölürsün.. geberir gider leşini de günler sonra bulurlar ohhh mis gibi en az bi 3-5 sene garanti muhabbetini yaparlar.. ulan adam 12 gün sonra bulunmuş.. cesedi şişmiş bi pis koku yayılmış ki en son evi basmışlarda öle ortaya çıkmış elemanın kuyruğu titrettiği derler diye uzun uzun düşündüm.. hay bin leş nerden geldik lan buraya.. neyse işte benim ne biçim karizmatik olacağımdan etrafa yayacağım gizemden alıp başımı yürüyeceğim felan düçar oldu belleğimin tüm hezeyanlarına..

çok üşendim biraz düşündüm ve nerde elle tutulur değere sahip sanatsal bişey var hepsinin hamurunda yalnızlığın olduğunu zorla kabul ettirdim kendi kendime.. kargalar sürüyle kartallar yalnız uçar sözünü de iliştirdim sık kullanılanlar atlasıma.. kuş uçuşu değil kartal uçuşu yalnızladım bi semtten bi semte giden araçlardaki iki kişilik koltuğu.. ve kulaklığıma getirttiğim müzik sesiyle tüm sesleri tek bir sese indirgeyerek kalabalıklar içinde artık tek başınalığın özgürlüğünü yudumlayacaktım.. ve son hamlesini yapan savaşçı gibi kapadım gözlerimi..

çünkü biliyordum;

gözden Irak olan, gönüle Fransız kalacaktı...