16 Ekim 2010 Cumartesi

Haddimi Aştım da Geldim...

Şimdi hiç durmadan birşeyler yazacağım.. Her cümlemin ana fikrinde sen olacaksın ve ben her cümlemde seni anlatmaya çabalarken hiç durmadan haddimi aşıp duruyor olacağım.. Ama sen bunların hiçbirini bilmeyecek, hiçbirinden haberdar olmayacaksın.. Çünki aslında sen bunların hiçbirine değmiyor olacaksın..

Herşey seni sevmemle başladı.. Bir yürek sipariş ettim sevda kasabasında ki ''Yürek Fırınından'' ne yapsak olmuyor bir türlü kıvamı tutturamıyoruz dedi sabrın ustaları.. İşte o zaman dört tekerli bisikletinin denge tekerlekleri çıkarılmış bir çocuk gibi çaresiz kaldığımı anladım.. Mahalledeki en iyi top oynayan çocuğunun aymazlığıyla ''Siz Hepiniz Ben Tek ! '' demek istiyordum ama beceremiyordum..

İçinde sana dair aforizmalar olan cümleleri kendi kendime kurmak istiyor ama bunu benden çok önce yapanların sözlerini kopyalayarak bir basitliğe kaçıyordum.. Çünki sen basitliğinde ta kendisiydin.. Kafandaki yazlık sinemada senaryosunu kendinin yazdığı bir filmi defalarca kez seyretmekten zevk alıyordun.. Umursamaz aymaz ve bir o kadar da egoist bir bencil olmak seni sanki daha da mutlu ediyordu.. Acılarla yoğrulmak seni diğerlerinden farklı kılıyor gibiydi.. Ölümü gösterip sıtmaya razı ediyor sonra sıtmaya yakalanınca beni kurtarın diye yalvarıyordun.. Yol kenarında bulunan yaralı bir vahşi hayvan gibiydin.. Onca ilgiye alakaya rağmen iyileştiğinde ardına bile bakmadan gitmek senin doğanın bir parçasıymış gibi birde bunu kabullenmemizi bekliyordun..

Hadsiz hudutsuz hayallerime bile gem vurmaktan kendini alıkoyamıyor herşeyi de yönetmek istiyordun.. Kendi kurallarını koyup bizleri dışarı atıp her seferinde kurallarını kendin çiğniyordun.. En sonunda herşey senin istediğin gibi oluyordu.. Artık aynı coğrafyanın topoğrafyasında farklı iklimleri yaşıyorduk seninle.. Senin sokağında güneş açarken benim sokağımda sürekli yağmurlar yağıyordu.. Ve ben öyle yağmurlu bir günde vazgeçiyordum senden..

''Dur... Bak... Düşün... Yıllardır güneş hiç zamanını şaşmadı.. Ay ve yıldız sabır etti, gündüz gökyüzüne ulaşmadı.. Yer yerliğini bildi, gök göklüğünü bildi, birbirine bulaşmadı.. Yağmurlar yağdı, denizler şaşmadı.. Herkese ayrı bir alem vardı.. Balık bunu bildi sınırını aşmadı.. Şimdi.. Sanır mısın? Senin hayatın bir rastlantıdır..''

Varlığıma tahammül edemeyişini farketmemin hemen öncesinde armağan ettim yokluğumu sana mutluluk getirir umuduyla.. Bundan sonra öyle bir fay hattı girdi ki aramıza ancak kıyametin şiddeti birleştirir o iki yana bölünen yakayı.. Şimdi düello ediyormuşcasına dön sırtını, bir kaç adım at hayallerinde ve ardını dönüp iki el kurşun sık yokluğuma..

Yokluğum varlığına armağan olsun...