5 Aralık 2012 Çarşamba

follow edebilme ihtimali..

Soğuk ve şehiriçi otobüslerde vazgeçtim tweet okumaktan
Ve twitter sayfamda fenomen kokulu takipçimdi kankam..
Ben seninle bir gün Twitter'da menşınlaşabilme ihtimalini sevdim..
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
-Twitter'da metaforlu sonbaharlar yaşanırdı o zaman-
özlemeye başladım herkesi
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi tweetleri özlemeye başladım sonra..
Bizim CeriLevis'lerimiz vardı
Bir de fenomenlere menşın yazma imkanı..
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahperengi tweetlerde trollcülük oynamaya başladık..
Ben fenomen oluyordum, sen fenomeniye, geri kalanlar, onların amk ya..
Twitter'da boya yok ama umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü timeline'lara
ve Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle..
Abilerimizden öğrendik, sözlük entry'lerinden güzel tweet oluşturmayı..
Twitter'a usul usul aforizma yağıyordu
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu twitter fenomenleri..
Oysa Twitter'da hiç sevişmedim ben..
İsimsiz menşınlarda tartışılan aşkım olmadı benim..
Toplu menşınlarda kıçımıza batan platonik dm'leri saymazsak..
Twitter'a usul usul follow yağıyordu
Ve belli bir saatten sonra timeline'a çıkmamayı öneriyordu twitter fenomenleri..
Oysa hiç follow yaram olmadı benim
Ve hiç bir twitter #ff'inde geçmedi adım
Menşınların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece..
Sana tweetler biriktiriyordum taslaklar klasörümde, ama sen yoktun..
Ben, senin beni follow edebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde..
Tumblr kızları seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu..
Ben, senin benimle Facebook'a gelebilme ihtimalini seviyordum..
Ben, senin beni follow edebilme ihtimalini seviyordum..
#ff tavsiyesi followa çekiyordu tweetimin patlamaya hazır gevrekliğini
Sonra takip ediyordum, kırık yarık tweetlerin çare bilmez kişilerini..
Ne yana baksam fenomen ve komik sanıyordum
tweet ovasının çalıntı tweetlerini.. Fenomen oluyordum bir süre
yanımdan geçen fenomenlerle yarışıyordum, tweetim rt hesabı followumun garantisinde..
Fenomen oluyordum
Bir tweetden bir iç tweete..
Eski sevgilime sövdükçe büyüyordum..
En çok rt almış tweetlerimi başına koyuyordum favoriler listesinin..
Korkuyordum..
Sonra yazıyordum aynı tweeti..
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun, ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk, ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum..
Çünkü sonunda birinin amk bunu daha önce yazmıştın demesinden farketmesinden korkuyordum..
Soğuk ve şehiriçi otobüslerde vazgeçtim tweet okumaktan
Ve twitter sayfamda fenomen kokulu takipçimdi kankam..
Ben seninle bir gün twitter'daki bir menşın yazışmasında..
Ben seninle sadece takip edenlerin okumak zorunda kaldığı bir twitter hesabında
Ben seninle, fenomenlere mistik ve demli bir çay kıvamında bakan ünlülerin herhangi bir tweet rt'inde
Ben seninle herhangi bir followun ecel terleri dökerek güç bela 3-5 rt almış tweetinde olma ihtimalini sevdim..
Ben senin, beni follow edebilme ihtimalini sevdim!

1 Aralık 2012 Cumartesi

bu ülke, bu insanlar, bizim dostlar..

herşey hükümetin 2013 yılından itibaren okullarda serbest kıyafet uygulamasına geçeceğiz açıklamasından sonra başladı.. muasır medeniyet özleminde ki milyonlarca insan yıllardır dillere pelesenk olmuş ama avrupada şöyle ama avrupada böyle söylemlerini unutmuşcasına birden bu kararın en aymaz ve yılmaz düşmanı kesildiler.. dayandıkları noktalarda haklı oldukları taraf elbet vardı.. ama bu haklı oldukları anlamına gelmiyordu.. bu çelişkiyi ta en başından beri kendi söylemleri bu hale getirdi.. yıllardır hepimiz avrupanın çeşitli ülkelerinden gelen akrabalarımızın anlattıkları hikayelerle tanıdık avrupayı.. bu kendini herkesten üstün görme sanatı insanımıza öyle bir yerleşti ki; avrupalı akrabalarımız bile üzerlerine takındıkları görgüsüzlükleri hayat felsefesi olarak kabul ettiler.. bunun böyle olmasını da en çok yine biz istiyorduk aslında.. onlara olması gerektiğinden fazla ilgi alaka açık söylemek gerekirse yalakalıklar bizi bu hale getirdi.. avrupanın her şeyini iyi görmeye başladık.. avrupanın çağ ötesi olduğunu sanarak kendi insanımızı aşşağıladık durduk hep.. söylemeden geçmeyeyim asaletleri ile dünyaya nam salmış ingilizlerin hiçbir kraliyet sarayında tuvalet yoktur.. işte şemsiyenin yağmursuz günlerde de kullanılması, topuklu ayakkabıya ihtiyaç duyulması, parfümün yani güzel kokunun artık bir ihtiyaç haline gelmesi hep o herşeyine kayıtsız şartsız inandığınız avrupanın sizlere itelemesi.. neden bulunduğu hakkında eminim hiç biriniz kendinizi sorgulamadınız.. neyse mesele bu değil.. avrupanın her yaptığının her uygulamasının doğruluğuna namusu ve şerefi üzerine hatta inandığı en kutsal şeyler üzerine el basarak yemin edecek derecede entel ve bi o kadar da eğitimli güruh birden avrupalı gibi olmamıza karşı çıkar oldu.. neden?

efendim tek tip kıyafetler ile zengin ve fakir ayrımı olmadan herkes eşit bir birey olacakmış.. herkesle kendini eşit gören çocuğun kendini ifade etme özgürlüğü olacakmış kendine bir özgüven gelecekmiş.. bunlarda üzerlerine giydikleri paçavralar sayesinde olacakmış.. bilime bu denli tapan bu uğurda Allah'ı dahi inkar eden ben sadece gördüklerime inanırım diyen güruh diyor bunları hemde.. hani bilim hani eğitim? çocukları eğiterek değilde üzerlerine paçavraları giydirdiklerinde bu eşitliği sağlayacaklarını sanmaları da sanrıların en fenası bence.. bilmeyenler için söyleyeyim okullar çok özel durumlar dışında aynı semtin çocuklarını bünyesinde barındırır.. yani bu çocuklar sadece okulda değil sokakta da birbirlerini görüyorlar.. sokaklarda önlüklerle değil kıyafetleri ile oynuyorlar.. ve inanın ki sokaklar daha acımasızdır.. yaşı yetenler hatırlar bizim çocukluğumuzda siyah önlükler vardı.. sonra mavi önlükleri çıkardılar.. çünkü siyah önlüklerle çocuklar yeterince eşit olamıyordu.. mavi önlükleri alamayacak kadar fakir insanlar o zamanlarda da vardı elbet.. alamadılar.. peki ne oldu biliyormusunuz.. bir sapık türetildi.. siyah önlüklü çocukları kaçıran bir sapık.. doğruları yalnızca doğruları yazan şanlı medyamızda aylarca haber oldu bu.. sonra korku içindeki anne babalar borç buldu yediklerinden kesti ve çocuklarına aldı o mavi önlüğü.. sapık haberleri kesildi birden.. he o sapık hiç yakalanmadı merak eden olursa.. bunlar benim hatırladığım küçük ayrıntılar kim bilir daha neler var neler.. o zamanlarda muasır medeniyet için tek şart mavi önlüklerdi.. ülke olarak çok ileri gidecek çok aydın ve bi o kadar bilim adamlarımız yetişecekti bu sayede.. gülmeyin lan ciddi bişey anlatıyorum.. neyse avrupa ve onun muasır medeniyetinden bahsediyorduk değil mi?

diyelim ki avrupai muasır medeniyet bize fazla bunu haketmiyoruz, okullar tek tip kıyafetli öğrencilerle dolsun ki kıyafet alamayacak çocuklar rencide olmasın.. peki ayakkabılar? soğuk kış günlerinde karda yağmurda çamurda ince ayakkabısı ile okula gelen fakir çocuklar? sizin çocuğunuza kesinlikle su geçirmez botlar aldığınız yerde onların o güzel botları yok.. o çocukların sizin çocuklarınıza aldığı gibi kaz tüyü montları da yok.. sizin çocuklarınıza aldığınız şekilli suluklar kokulu silgiler en güzel yazan en pahalı uçlu kalemler o fakir çocuklarda yok.. sizin çocuklarınıza karnı acıkırda kantinden bişey alamaz diye cebine koyduğunuz harçlıklar da o fakir çocuklarda yok.. bakın bütün çocuklar orospu çocuğu değilldir.. sizin sandığınız gibi fakir çocukları ezmez.. onlarla ceplerindeki harçlığı paylaşır.. kantinden aldığı simiti böler kolasından bir fırt o bir fırt fakir çocuk çeker.. bunlar sizin hiç bilmediğiniz şeylerdir.. eğer bunları yaşamadıysanız bunu ailenizden aldığınız terbiyede arayın..

gelelim ailelerin kıyafet alamama meselesine.. dünyanın belkide tekstil bakımından en zengin ve en ucuz ülkesinde yaşıyoruz.. ayrıca her markanın entel dilinde imitasyon sokak dilinde çakması da mevcut.. hemde orjinalinden daha güzel olarak.. öyle büyük paralar falan da değil.. ne kadar biliyormusunuz? bir anne babanın 2-3 günlük sigara parası kadar falan.. bir anne baba çocuğuna sigara parası kadar bir kıyafeti de alamıyorsa onun anasını bacısını sikeyim afedersiniz.. salon adamı çizgimi bozdum ama bu kadar ucuz ve bedavacı yola başvuranlara inanın söyleyecek söz bulamıyorum.. sigara kullanmayan ama maddi durumu olmayan anne babalar içinse yüz yıllardır kullanılan bir müesseseden haber vermek isterim.. komşuluk.. bir insan durumu olmayan komşusuna yardım etmiyorsa orda söylenecek çok fazla söz yoktur.. mesele böyle uzar da uzar.. herkes bişey söyler herkes kendi dünya görüşündeki yorumu yapar ama kimse o insanları düşünmez..
sevmediğiniz insanların kılık kıyafetleri gözlerinize takılır ama sevdiklerinizin kıyafetleri sizi hiç rahatsız etmez mesela.. hükümet karşıtı arkadaşlar başbakanın, eşinin, kabinesinde ki bakanların binlerce liralık kıyafetlerini; hükümet yandaşı insanlar da muhalefetteki insanların kılık kıyafetlerinin binlerce liralık fiyatını yadırgar.. bu kıyafetleri giyerek fakir halkı anlayamayacaklarını iddia ederler.. peki size soruyorum cumhuriyetin kurulduğu yıllarda savaşlardan çıkmış yokluk içinde ki bir milletin başındaki insanlar; onlar çok güzel giyiniyorlardı mesela onlar da mı hatalıydı? onlarda mı halkını anlamıyorlardı? Mustafa Kemal Atatürk'ün kıyafetleri hususunda 'atam kadar şık kimse giyinmiyordu' sözleri her daim sosyal medyada yer alır.. kıyafetleri çok şık ve pahalı şeylerdi.. peki Atatürk'te halkından uzak mıydı? onları tanımıyor, onları anlamıyor muydu? ülkenin halini merak edenler araştırıp öğrenebilirler.. o yıllarda insanlar daha fakirdi.. gerçi güçleri olsa bile birşey alamayacak durumdaydılar.. neden? çünkü fazla bir seçenekleri yoktu..

bu örneği vermemde ki gaye Atatürk'ü yargılamak onu haksız çıkarmak elbette değil.. benim tek bir derdim var.. insanlara bu kadar ön yargılı olmayın.. sevmediğiniz bir yerden gelen birşeyi dinlemeden yok saymayın.. sadece sevdiklerinizin görüşleri sizin için değerli olmasın.. çünkü o değer vermediğiniz görüşler bir gün sizi yöneten zihniyetlerde olabilir.. o zaman yapacak bir şeyiniz kalmaz..

Mevlana Celaleddin-i Rûmi Hazretlerinin de dediği gibi;

''nice insanlar gördüm üstünde elbise yok; nice elbiseler gördüm içinde insan yok''

kıyafetlere bu kadar takılmayın..