30 Kasım 2010 Salı

telefon kulübesi...

yıl milenyumun dibine vurduğumuz yılların henüz başı.. 2000'li yılları doyasıya tükettiğimiz, yıllar öncesinden ulan hele bi 2000 yılı gelsin bakın görün olm askerde lazer silahları kullanıcaz diye pale halimizle kendimizi kandırdığımız belki de avuttuğumuz yılların ensemizde boza pişirdiği zamanlar.. Biz nerdemiyiz? Bi pencereden mal gibi dışarıda ki boyu neredeyse bir metreye ulaşan karı seyreden bi sürü erkekle aynı evde ömür tüketen bi öğrenci evindeyiz.. Götümüz donmuş elde çekiçlerle dolaşıyoruz olurda tuvalete gidersek felan bokumuzu kırarız diye.. Ellerimizde ısınma adına yalandan alınmış lipton yellow label marka sallama çay.. Tipik bi üniversite öğrenci ev ortamı.. Koltuk yok.. Televizyon yan marketten çaldığımız tahta kasanın üzerinde.. İki bilemedin üç tane kanal anca çekiyor.. İki arkadaş bilgisayarda bi strateji oyununda level atlamanın derdinde.. Ev yansa hepimizi bıçaklasalar ölsek gebersek umurlarında değil..

Yine günlerden böyle bir günü amaçsız ve uçsuz bucaksızlaştırmaya koyulduğumuz bir zamanın terkisinde Yaşar eve bir soluk girdi.. Nefes nefeseydi.. Suratı öyle bir kızarmış ki görende tecavüze yeltenmişler buna da zor kurtulmuş ellerinden..

-Ne oldu lan bu ne hal?
-Aga bi susun lan bişey keşfettim size sölicem ama birine derseniz alayınızı tüketirim.. (burda başka bişey söyledi ama malum internet ortamı çoluğu var çocuğu var)
-Ne buldun olm söylesene..
-Olm Ptt'nin önünde telefon kulübesi yok mu hani..?
-Eeee..?
-Olm saatlerdir konuşuyorum bi damla kontör düşmedi..
-Valla mı lan..?
-Olm bende önümdeki iki elemandan öğrendim.. Yemin ettirdiler kimseye söyleme diye..

............................................................

Tabi bu konuşma sevinç çığlıkları ve küfürleşmeler eşliğinde sürdü gitti.. Siz bir öğrenciye bedava bişey sunsanız ne yapardı sanıyorsanız bizde aynısını yaptık.. Montumuzu bile yarm yamalak giyip koştuk evimizin tam karşısında ki telefon kulübesine.. Amaçsızca sağı solu ne kadar tanıdığımız varsa aradık durduk.. Gecenin bi vakti sevinçle karşılayacağını sandığımız ne kadar adam varsa, ne kadar aile varsa yüreklerini darmadağın ettik.. Kalplerine verdik korkuyu.. Töbe bismillah bu saatte ne telefonu dedirtircesine..

-Olm bişey mi oldu hayırdır bu saatte..
-Yok baba yaaa acaip kalabalıktı şimdi sıra geldi..

Yalanımıza sokayım böle de yalan mı olur ama saatlerce ailemizle arkadaşlarımızla konuştuk durduk.. Bi müddet sonra yan yana altı tane duran telefon klübelerinden sadece bizim klübenin önünde kuyruklar oluşmaya başladı.. Bir efsane gibi dilden dile yayılıyordu telefon klübesinin mevzusu.. Ne kadar kendimizi dizginlemeye çabalasakta gecenin bi saatinde üç beş öğrencinin sırayla aynı kulübeden telefon açması o saatte odun kömür çalmaya çıkmış diğer öğrencileri işkillendiriyordu.. Aynen de öyle oldu.. Geçmişine tükürdüğümünün şerefsizleri de çözdü mevzuyu; uyarmamıza yalvarmalarımıza rağmen kalabalık yapmaya devam ettiler.. Bir nevi altın yumurtlayan tavuğumuzu da kesmeye yeltendiler.. Bir hafta kadar bu durum devam etti durdu.. İçimizde en çok da Yaşar kullanıyordu telefon kulübesini.. Sözlüsüyle saatlere varan konuşmalar için gecenin bi yarılarını bekliyordu.. Bir keresinde o da nefsine yenik düşüp akşam mesai saatinin bitmesine yakın kullanmıştı telefonu.. Tabi Ptt müdürü de bi tek kulübenin etrafında bu kadar kalabalığın oluşmasından kuşkulanmış ulan acaba bu ibneler elektrik hattı mı çektiler kulübeden diye kontrol ettirmişti makinaları.. Ama bi durum söz konusu değildi..

Telefon kulübesinin sırrına vakıf arkadaşımız Yaşar birgün eve geldi.. Suratı bu sefer öle şebelek maymunu gibi gülmüyor aksine böle sirke satıp parasını alamayan alsada parasını içkiye kumara yatıran aşşağılık şerefsiz bi adam sıfatına bürünmüştü.. Ne oldu olm söylesenelerden sonra hepimizin mahrem yerleri ile alakalı kurduğu egzantrik cümleleri potamızda eritiyorduk.. Yavşaksınız olm dedi alayınız.. Ptt müdürü polisle bastırmış kulübeyi bizim kebelek Yaşar da suç üstü yakalanan mallar gibi öle kalakalmış.. Kimliğini felan alıp demişler yarın karakola gel.. Bunun gibi o esnada kelaynak sürüsü gibi bi arada bulunup o kulübe için sıra bekleyen bi kaç maldoradoyu da suç üstülemişler.. Yaşar yatana kadar ne ebe bıraktı bizde ne namus.. Bi ara gece kalkar bize bişey yapar diye odanın kapısını kilitledim arkasına da yatağımı çekip yattım..

Yaşar karakola gitti ertesi gün.. Geri geldi.. Ama neler anlatıyo neler.. Olm dedi sikerteceklermiş herkesi.. Ptt müdürü çok doluydu herkesi numaralardan tespit edeceğiz parasını tahsil edeceğiz.. Bizi bi korku saldı tabi.. Ulan saatlerce cep telefonuyla görüşmeler evi aramalar gülüşmeler felan hepsi bi tarafımıza girecekti.. Zaten o zamanlar 2000li yıllar kol gibi faturalar geliyo millete.. Biz hesap uzmanları gibi kafamızdan kurgular yapıyoruz.. İşte ben şu kadar milyar öderim.. Bana şu kadar girer.. Babam öğrenirse işte şu kadar etimi keser kırbaçlar hatta odunla girişir felan.. Böle komplo teorileriyle bir haftayı geçirdik bu sırra vakıf yaklaşık yüz elli bilemedin ikiyüz kişi.. Sırtımızdan öyle bi soğuk terler akıyor ki normalde o buz gibi soğukta kuyruk sokumuna gelmeden donması gerekir terimizin.. Ama içimizde öyle bi yangın yanıyo ki değil götümüz ayak bileklerimizden çıkıyor namussuz ter..

Sonra Yaşar'ı gene çağırdılar karakola.. Yaşar'ı gelinlik kızlar gibi süsledik.. Aman olum atarlı konuşmalar giderler felan yapma, yeri gelirse müdür bey bokunuzu yerim felana kadar vardır yalvarmalarını diye ufaktan kendisine gazlamalar veriyoruz.. Hayatta ki en efendi tavrını takınarak ve görebileceğiniz en yavşak tiple gitti Yaşar karakola.. Geldiğinde anlattıkları sayesinde karnaval gibi bi gün yaşadık.. Meğerse telefon klübesinin mandalı o gece soğukta konuşmasını uzatan bi lavuğun yüzünden donarak asılı kalmış.. Yani hata bizden değil makinadanmış.. Müdür bey affetmiş herkesi hata bizim demiş Yaşar'ın yalakalık yapmasına bile gerek kalmamış.. Hatta sonra karakoldakilerden biri anlatınca Yaşar'a dalmak zorunda kalmıştık.. Yaşar müdür beye çıkışmış kardeşim bizi ne suçlu piskolojisine sürükledin sizin yüzünüzden derslerimize odaklanamadık felan diye.. Yaşar'a tamam olum abartma a.q hareketleri çekiyolar ama yavşak açmış ağzını yummuş gözünü sıkmış götünü.. Adam da özür felan dilemiş bu sığır da üste çıktıkça çıkmış.. Gerçi sonra hepimiz altta kalanın canı çıksın mevzusuyla aldık altımıza ya neyse.. Biz de acaip bi durumdan kılpayı yırtmış olduk böylece.. Sonra söktüler makinayı ve iki hafta sonra da yenisini taktılar.. Ve okul bitene kadar o ikiyüz kişiden hiç kimseyi o kulübeden telefon açarken görmedim..

Ve hâlâ telefon kulübesinden telefon açamam.. İçimi bir korku kaplar.. Yaşar'a dopdolu küfürler eder.. Güler anarım o günleri..

5 yorum:

  1. Ne güzeldir fırlama öğrencilik anıları... Lise farklı, üniversite daha bir farklı.;)
    Küfürlere takılmadım kuzen, öğrencilik anıları küfürsüz anlatılmaz ki! ;)
    Arkadaşlarla sık sık toplanırız, okul anıları açıldığı anda söze başlayan "hass" diye has anıları anlatmaya koyulur. Sonrası bildiğin gırgır şamata;))
    Güldürdün, sen de hep gül canım arkadaşım.;)

    YanıtlaSil
  2. küçükken çok gülme başına bişey gelir demişlerdi ama hiç kimse güldürme demedi.. eğer ki bir nebze dahi olsun gülme eylemini suratınızda isyan ettirebilmişsem ne mutlu Türküm diyene.. :)))

    YanıtlaSil
  3. Kenan Taşçı8 Aralık 2010 14:21

    200 E.... :) filmini çeksek gire rekoru kırarız.

    YanıtlaSil
  4. kırarız kardeşim darmadağın ederiz.. :)))

    YanıtlaSil
  5. güzel bi hikayeydi.. :)
    öğrenciye bedava b.k dağıtıyolarmış de koşar gider nolcak :P
    bi de onca hasretin içinde telefon diyosun olacağı buymuş ama o sıkıntı dönemi de beklenilirmiş yani ne demişler cenazeyi çalan kılıfını hazırlar (bu laf bölemiydi yaw? umarım :P)

    YanıtlaSil