8 Kasım 2010 Pazartesi

vasiyetname...

diyelim ki öldüm hemde en verimli çağımda.. istedim ki bilinsin köşe bucak sakladığım düşlerim.. sayıklayamadığım umutlarım.. ayıklayamadığım sevdiklerim... ayı yogili; tasmania canavarlı; bugs bunnyli boxerlarım.. kimlerin olacak ben yokken bilinsin istedim.. aslında herkes gibi bende ölmek istemedim.. ama malum bi yere kadar sıçrayabiliyor insan.. sen öleceksin arkadaş dediler senden sonra geleceklere yer açmak için.. mecbur kaldık öldük.. ama ölmeden hemen önce neler yaptık neler..

ileri dönük umarsız, kaygısız ve yavşakça planlar kurduk hiç sıkılmadan.. bi sevgili bulduk kendimize, o dağ senin bu tepe benim el ele mallar gibi dolaştık durduk.. birbirimize bitmeyen sevda sözleri verdik durduk.. hee şimdi ben yokum ya şimdi kim bilir kimin elinde terleyecektir elleri.. dur lan daha henüz ölmedim ben, vasiyetimi yazıyorum doğru ya.. gidip yarın ölmeden hemen önce suratının ortasına şöle sağlam bi tokat patlatayım.. neyse nerde kalmıştık.. vasiyet deyince bu yazdıklarımı okuyacak benim şerefsiz akrabalarım sanacaklar ki ooo adamın bişeyleri varmış da onları dağıtıyor.. Yok ulan anne babadan kalma yarısı yaşanmış bi ömrümüzden başkası yok elimizde.. onu da istiyorsanız alın tepe tepe kullanın dicem ama ben zaten ziyan ettim ne yaparsınız bu saatten sonra orasını bilemem..

dostlarımı dostlarıma bırakıyorum.. düşmanlarımı yanımda götürmek istiyorum.. çünki onlar Üstad'ın dediği gibi ''Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın; gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın..'' mukabilinden epey lazım olacaklar bana.. en tüyü bitmedik hayallerimi de ellerimden çekip alan beni bu dünyada bir başına kalmış hissi verdiren insana yani sana bırakıyorum.. hiçbir zaman kimsenin bilmeyeceği seni de sana bırakıyorum..

her cümlemin gizli öznesi olmayı o kadar âdet etmiştin ki kendine, vasiyetimde bile kendine yer bulmaktan geri durmuyordun.. öyleyse tüm cümlelerimi de sana bırakıyorum.. bir gün gerçek seni değil bendeki seni sevdiğimi anlayarak okumanı isteyerek..

hayatım gözlerimin önünden bir film şehiti gibi geçtiğinde; Türk bayrağına sarılı hayallerimi de on binler taşıyacak mı acabalarına kapılıyordum.. geri dönüp baktığımda da zerre beni sevecek hatta ipleyecek kimseyi bulabileceğimi sanmıyordum.. bir insanın varlığı sevilir de yokluğunu kim sever ki aga muammalarına kapılıyordum.. zaten benim yokluğuma sevinecek adamlarla da ne işim olurdu ki.. ağız burun girerdim herhalde hepsine.. en gün yüzü görmemiş küfürler eder sokağa çıkamaz hale sokardım hepsini.. ama yine de hatırlayacağım herkesi..

şu dünyadan göç ettiğimde en çok özleyeceğim şey sanırım; sabah zorla kaldırılmam ile başlayıp evden fırlarcasına çıkarken ardımdan annemin -oğlum kahvaltı yapsaydın barisine -anne geç kaldım sonrasını iliştirip, hızlı adımlarla indiğim yokuştan soluyarak çıktığım bir başka yokuşu garipseyip yokuş sonundaki metroyu özümsemek ve tüm bunlardan habersiz insanlarla aynı istikamete gidip aynı durakta indikten sonra farklı yönlere dağılmak, ordan otobüsü bambaşka insanlarla bekleyip her seferinde oturacak yer bulurmuyum lafını beynime pelesenk edip ve her seferinde ayakta seyahat edip eminönünün eşsiz güzelliğini ardımda bırakarak bir lojman griliğindeki işyerime girip sabahı türlü taklalarla akşam ettikten sonra üzerimdeki mahmurlukla süleymaniyeye kadar yürüyüp ordan bindiğim arabada uyuklayarak evime çok yakın bi yerde inip ayılana kadar dost simalara hafif tebessümler kondurarak yürüdüğüm sokağımda ilerlerken sevdiğim kızı görebilme umudunu her daim içimde yeşertip evden içeri girdiğimde bir oh çekerek yayıldığım koltuğun üzerinde durduğum esnada bir dostun telefonumu arayıp hadi lan gelsene demesini beklemek ve en garip muhabbetleri sıraladıktan sonra evime tekrar dönüp yatağıma uzandığımda tavandaki noktaya odaklanıp acaba; acaba yarın olacak mı sorusunu her gece kendime sormak olacaktır..

her gece beynimi kemiren düşüncelerimi biriktirdiğim poşeti de sana bırakıyorum.. bi torba içinde sakladığım sana dair cümlelerle birlikte..

hayata da sana da ELVEDA...!

4 yorum:

  1. Okudum ki bizi bırakmaya azmediyorsun?
    Etme!

    Her başlangıç bir bitiş sonrası, her bitiş bir başlangıca gebe...
    Ölüm, binbir kılıkta her başlangıç ve bitiş arasında aslında. Ve biz her seferinde mirasımızdan bir şeyler bırakıyoruz geride kalanlara.
    Kimine bir sözcük, kimine sözcüklerle dolu heybeler.
    Ve biz de payımıza düşeni alıyoruz başkalarının miraslarından. Yaşadığımız her an aslında bir miras alışverişindeyiz.
    Ölüm ne ki kuzen?
    Yaşarken bıraktıklarımız, aldıklarımız asıl mirasımız.

    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. nen kuzen küçücük yazınla ezmişsin beni.. insan az biraz edebi şeyler yazar.. n'apmışsın sen ya.. eyvallah yine de teşekkür ederim.. hee arada sizleri bırakmak mı şuan için asla seçeneğinin üzerine bali döktüm onun da üstüne beton döktüm..

    okuyan gözlerine anlayan beynine ve yorumlayan parmaklarına Allah zeval vermesin.. Sağol varol kuzen..

    Özlemler..

    YanıtlaSil
  3. Bu arada...
    "cümlesel istila"ya bayıldım.;) Noktasız,virgülsüz bir solukta okudum, beynimin kıvrımlarında bir sabah evden çıkış ve dönüş arası yaşanan bir gün değil, bir yaşam öyküsü canlandı kardeşim.

    YanıtlaSil
  4. benim merak ettiğim şu simsiyah zemine yazılan beyaz harfler gözü acaip yoruyor yada bana mı oluyor sırf.. neden takipçim az sanırım şimdi daha iyi anlıyorum.. :)))

    YanıtlaSil