4 Haziran 2013 Salı

dimağımda kalanlar..

bugün oturup uzun uzun bizim en büyük atasporumuz nedir diye düşündüm.. güreş olması lazım diye kendime uzun uzun içsel vaazlar çektim nutuklar verdim ama bir türlü tatmin olamadım.. güreş toplumda herkesin yapabileceği bişey değildire kadar sürükledim konuyu.. en sonunda tüm toplum olarak yaptığımız en büyük atasporunu buldum: niyet okumak!

tüm bakış açısını uydu anteni varken sıradan antenle sınırla sayıdaki kanala bağlayanların hiç izlemedikleri kanallara küfrettiklerini görünce ve hiç sevmedikleri insanları niye sevmediğini dahi bilmiyorken sevdiği insanların ön yargıları ile anlamadan dinlemeden eleştirdiklerini gördüğümde niyet okumanın bizim en büyük ata sporumuz olduğuna emin oldum.. 

ne diyor lan bu diyenler için daha açık konuşmanın vakti geldi sanırım.. herşey 31 Mayıs günü başladı.. hâlâ neden ve niçin olduğunu anlayamadığım bir şekilde 31 Mayıs sabahı ezanlar eşliğinde polis gezi parkında avm yapılacağını düşünerek ve buna tepki verme adına toplanan insanların üzerine gaz bombaları attı.. ondan sonra olay gezi parkı savunmasından çıkıp insanlara dikta ile birşeyleri kabullendiremeyeceklerini ben yaptım olduculuğun son bulması adına bir eyleme dönüştü.. toplumun her kesiminden de destek aldı bu durum.. türkü, kürdü, çerkesi, ermenisi, inançlısı, inançsızı, ateisti, travestisi, lezbiyeni herkes oraya koştu.. polis tahrik edildi bla bla eylemciler sadece kitap okuyordu bla bla gibi bahanelerin ardına sığınarak suçlu arama derdinde değilim.. benim sıkıntım niyet okuyucular tarafından suçlunun çoktan belirlenmiş olmasıydı.. bir kesim; eylemcileri, onlar üzerinden sevmediği ideolojileri suçlarken diğer kesimde polisi, siyasi erki ve kendi fikrine ait olmayan herkesi suçluyordu.. adeta yarış yapıyor gibiydiler.. gezi parkına ağaç tohumları dikenleri bir kenara bıraktılar ve nefret tohumlarını ekmeye başladılar umarsızca.. herkes birbirini ağzılarından duymadığı halde "efendim ben biliyorum bunların düşüncesi derdi bu" şeklinde ifadelerle suçluyordu.. ve acı olan tarafı da buna inanan insanlar bulabiliyor olmalarıydı.. kimse durup kimsenin ne dediğine bakmıyor sadece ve sadece kendi inandığı doğrular üzerine çözümlemeler getiriyordu.. tek doğru, tek gerçek kendisi ve kendisi gibi düşünenler olduğunu da almış olduğu eğitimi hiçe sayarcasına ve sevmediği insanların dayatmasından esinlenircesine kendi dayatmalarını öne sürerek yapıyordu.. iki tarafın argümanları o kadar gülünç o kadar çocuksuydu ki bu pespaye düşüncelere ortak bulabilmiş olmalarına hayretler ediyordum ben açıkçası.. 

toplum mühendisi niyet okuyucularımız aradan geçen 7 güne yüzlerce olaya, ölen ve yaralananlara aldırış etmeden, istedikleri geri adımları kısmen attırdıkları halde sükunet ve barış rüzgarlarının estirilmeye çalışılmasını hiçe sayarak insanları meydanlara çağırmaya devam ediyordu sosyal medya aracılığı ile.. gezi parkını bayram yerine çeviren kalabalıklara kızarak sizin kardeşleriniz şuralarda şuralarda zulüm görmeye devam ediyor siz orda eğleniyorsunuz gelsenize eyleme destek versenize diyerek oturduğu yerden ahkam kesmekten de geri kalmıyordu.. polisin yaptıklarını ilk günden beri provokatörlerin ortalığı karıştırmasına rağmen kabullenmemiş biri olarak soruyorum; polisle çatışınca ne olacak? neyi ispat etmiş olacaksınız? meydanları barikatlar kurarak trafiğe kapatınca neyi elde etmiş olacaksınız? 14 tane barikat kurduk direncimizi kıramazlarsa şurasını ele geçiririz diyerek nasıl bir hak arama içinde bulunabilirsiniz? kendi şehriniz içinde bağımsız özerk bölgeler mi kuracaksınız? 

arkadaşlarımı, kardeşlerimi, dostlarımı, sosyal medyada fikri benimle aynı olmadığı halde ortak yolu bulabileceğime inandığım herkesi sağduyulu olmaya davet ediyorum.. ben senin ne düşündüğünü bilemiyorsam sende benim neler düşündüğümü bilemezsin.. hemde benimle hiç konuşmamış, fikir çatıştırmamış biri olarak.. 

"sizi diğerlerinden farksızlaştırmaya gece gündüz çalışılan bir dünyada kendiniz olarak kalabilmek dünyanın en zor savaşını vermek demektir.. ve bu savaş başladı mı artık hiç bitmez.." diyerek birbirimize kin ve öfke duymadan konuşarak anlaşabileceğimizi umarak hepinizi saygıyla selamlarım.. 

çarşı'nın da dediği gibi; "şiddet yasak arkadaşlar.."

1 yorum:

  1. sağduyulu ve tarafsızca yazılmış çok güzel bir yazı.dışarıda senin gibi düşünen milyonlar var. yüreğine sağlık. yazmaya devam bu milletin bu tarz birleştirici yazılara daha çok ihtiyacı var.

    YanıtlaSil